Hikâye Anlatıcısının Yolu – 2

“Çocukluk taşkınlığı bir masalın tohumudur, bir anlatıcının doğumudur.” Hikâye anlatmak demek dinleyiciye hayal kurdurmak...

“Çocukluk taşkınlığı bir masalın tohumudur, bir anlatıcının doğumudur.”

 

Hikâye anlatmak demek dinleyiciye hayal kurdurmak demektir. Dinleyene hayal kurdurtmak için öncelikli olarak anlatıcının hayal kurabilmesi gerekir. Hikâye anlatıcılığı hayal kurdurma sanatıdır diyebiliriz o halde. Peki ama neyin hayalini kuracağız?

 

Anlatıcı, anlatmak istediği hikâyenin dünyasını kendi hayal aleminde yeniden yaratır önce. “Bir zamanlar bir kral varmış.” derken kralın nasıl göründüğünü, nasıl koktuğunu, nasıl baktığını, karakterini, yaşadığı yeri, çocukluğunu çok iyi bilir anlatıcı. “Peki ama bunu nereden bilecek? Yazılı veya sözlü kaynaklardan bize ulaşan masallarda, hikâyelerde sadece, “Bir zamanlar bir kral varmış.” ibaresi var. Kral ile ilgili diğer ayrıntılara pek değinmiyorlar ki!” cümlelerini duyar gibiyim. İşte bu yazının yazılış sebebi de burada başlıyor. Nereden bilecek biliyor musunuz? Tabii ki hayal dünyasından. Muhayyile yeteneği anlatıcının en değerli malzemesidir. Ressamın renkleri, kalemleri, heykeltraşın yontacağı taşı, müzisyenin notaları varsa anlatıcının da hikâyesini yaratmak için hayal dünyası vardır. (Hayal dünyasının ötesinde sözcükler, sesler, beden, mekân da çok önemlidir. Ama bunlar başka yazıların konusu) Tıpkı bir örümceğin ağını dokuması gibi, anlatıcı da hayallerinin ipliğinden anlatacağı hikâyesini yeniden dokur. Metinden kurtulabildiği, kendi masalını, kendi hikâyesini yeniden yaratabildiği zaman anlatısı sanatsal bir forma bürünür.

 

Hayal dünyası, hayal kurabilme becerisi hikâye anlatıcısının en önemli malzemesidir. Hayal kuramayan, hikâye anlatamaz. Muhayyile yeteniğimiz ile zihnimizde istediğimiz imgeleri yaratır, zamanı ve mekanı aşarız. Yoktan var ederiz herşeyi, varı yok ederiz. İç alemlerimizin krallığında yaşarız. Çocukluk bahçesinde koşarız. İmkansız diye bir şey yoktur orada. Elmalar konuşur, yılanlar prense dönüşür, kule bize yeraltı diyarına nasıl gideceğimizi söyler, bir meyvenin içinden küçük bir kız çocuğu çıkar, biz uzay boşluğunda uçarız, aynı anda hem burada hem orada olabiliriz. Bir var oluruz, bir yok oluruz. Varlık ve yokluk varoluşun iki yüzüne dönüşür. Masalların, rüyaların, şiirin, edebiyatın, bilimin ve felsefenin temelinde hayaller vardır. Ruhumuz hayallerin diliyle konuşur. Sınırlı olanı aşma arzusu bize hep hayal kurdurur.

 

Peki herkes hayal kurabilir mi? EVET.

 

 Tibet yaradılış mitinde çok sevdiğim üç temel öğe var; Üç yumurta. Biri siyah, biri beyaz, diğeri de siyah-beyaz benekleri olan bir yumurta. Anlatılan mite göre siyah yumurtadan kara ruhlar, beyaz yumurtadan aydınlık ruhlar doğar. Özellikle benekli olan yumurtadan biz anlatıcılar  için çok önemli olan bir şey doğar.  Bu yumurtadan “dilekleri için dua eden şey” açığa çıkar. Bu şey şekilsizdir. Ne dünyanın güzelliklerini görmeye gözleri, ne ilahi sesleri duymaya kulakları, ne mis kokuları içine çekecek bir burnu, ne tüm güzelliklere ve çirkinliklere dokunacak elleri, ne de tanrısal tadların tadına varabilecek bir dili vardır. Bu şekilsiz “şey”in sadece düşünmeye, hissetmeye ve duyumsamaya yarayacak bir ruhu vardır. Bu ruh; onun gören gözü, koklayan burnu, dokunan elleri, işiten kulağı, dünyanın tadına varan dili olur. Bu sayede bütün dünyanın güzelliğinin tadına varır ve kendine yepyeni bir dünya yaratır. Bu “şey”in adı Sangs-Po ‘ bum khri dir. Yani dünyayı yaratan Tanrı. Bu “şey” bizim tanrısal yönümüzü işaret ediyor.  Bu tanrısal güç hepimizin içinde mevcut. Bu beynimizin hayal edebilme gücüdür. Bir anlatıcı herşeyden önce kendi içindeki  Sangs-Po ‘bum khri’yi keşfetmeli. Ancak o zaman hayaller alemine yolculuk yapabilir, kendi içinde dünyalar yaratabilir ve başkalarını da bu dünyalara davet edebilir.

 

Bu Tanrı biz çocukken hep bizimle birliktedir aslında. Biz büyüdükçe içinde yaşadığımız sistem tarafından hayal gücü kanatlarımız kesiliyor ve içimizdeki bu Tanrı bizi yavaş yavaş terk etmeye başlıyor. Özellikle sanayi devriminden bu yana eğitim sistemi rasyonel aklın gelişimini destekliyor ve pozitif bilimleri yüceltiyor. Burada; neden-sonuç ilişkileri, ölçülebilir ve aklın egemenliğe giren her türlü bilgi yüceltilirken, sezgisel ve hayali olan küçümseniyor. Bizim toplumumuzda ailelerimiz de okulun temsil ettiği bu sistemi en iyisi sayıp bizleri doktor, mimar, mühendis olmaya teşvik ediyor. Hatta çoğu zaman zorluyor. Böyle olunca da içimizdeki öyküler anlatan, hayaller kuran, oyunlar oynayan mitsel yönü, yani  dilekleri için dua eden, dünyalar yaratan Tanrıyı kaybediyoruz.

 

Jungcu Psikiyatris Nancy Qualls-Corbet “Kültürümüzün LOGOS yanı bizleri, olmaktan çok yapmaya, deneyimlemekten çok başarmaya, hissetmekten çok düşünmeye değer vermeye yöneltiyor.” derken rasyonel aklın nasıl yüceltildiğini, irrasyonel yanımızın nasıl köreltildiğini çok güzel ifade ediyor. Bunları söylerken Logos’un değersiz olduğunu söylemek istemiyorum asla. Akıl zaten hak ettiği değeri alıyorken unuttuğumuz hayellerimizi hatırlamanın önemli olduğunu söylemek istiyorum sadece. Peki ama bizi terk eden Tanrı Sangs-Po ‘bum khri’yi evimize nasıl davet edebiliriz? Onun için iç alemlerimizde nasıl bir yuva hazırlayabiliriz ki  bizi bir daha hiç terk etmesin?

 

Çocukluğumuzu, çocuksuluğumuzu, içimizdeki çocuğu (içimizdeki yaratıcı güç, içimizdeki sanatçı) yeniden keşfederek. Çocukluk zaman içerisinde döngüsünü tamamlayıp yerini yetişkinlik çağına bıraksa da aslında hep içimizde bir yerlerde gizli kalıyor. Yetişkinlik zamanlarında çocukluk fiziksel bir halden ziyade dünya ile aramızdaki bağı belirleyen bir tutum oluyor. İşte bu tutumu keşfedip ona sarılmaya ihtiyacımız var. Ancak o zaman yeniden içimizdeki çocuğun iç alemlerimizdeki krallığın en güzel yerine taht kurmasına izin verebiliriz. Tahtına oturmuş çocuğumuzun yardımıyla en güzel hikâyeleri yaratıp, en güzel masalda yaşayıp, bunları en iyi şekilde anlatmaya başlarız. Gaston Bachelard “Çocukluk taşkınlığı bir şiirin tohumudur.” derken bunu çok güzel ifade ediyor. Ben de bu ifadeyi kendi sanatıma tercüme etmek istiyorum. “Çocukluk taşkınlığı bir masalın tohumudur, bir anlatıcının doğumudur.” 

 

Çocukluk taşkınlığında neler gizlidir? Çocuklar bize bu gizemi çok güzel anlatırlar. Sözcükleriyle değil. Varlıkları ile anlatırlar bunu. Varoluş biçimleriyle. Nasıl mı?

 

Çocuk için henüz doğrular-yalnışlar kategorisi oluşmamıştır. Çocuk dünyaya merakla bakar, sorular sorar, yetişkinlerin belirlediği “sınırları” aşmak için çaba gösterir çocuk. Cevaplarla yetinmez, yeniden aynı soruları sorup durur. Alışkanlıklarının esiri değildir. Sonuç odaklı değildir, yaşadığı andadır. Hayal kurar. Nesnelerin canı vardır onun için, onlarla konuşur, öper, yaralarını sarar onların. Masalları sever, hayal alemlerine dalar, onun dünyasında herşey gerçek olabilir. Onun terk gerçeği OYUNdur. Çocuğun dili hayallerin, oyunun dilidir.

 

Biz de içimizdeki çocuksu tutumu keşfedip, onu besleyip, büyüttükçe hayallerimizin kapısını da aralamış oluyoruz böylece. Bunun için bol bol oyun oynamaya, masal dinleyip, okumaya ve anlatmaya, AN da olma pratikleri yapmaya, belli bir hedefimiz olmadan durmaya, yürümeye, gülmeye, koşmaya, coşmaya, yavaşlamaya, bildiklerimizi unutup dünyaya sorular sormaya, cevaplarla yetinmemeye ve çocuklarla zaman geçirmeye ihtiyacımız var. Bunları yaptıkça içimizdeki çocukluk gizlendiği yerden çıkıp bize gülümsemeye başlayacak. Sebepsiz, “saçma”, komik, anlamsız, fantastik varoluşlar yaşayacak. Böylece bol bol hayaller kurmaya başlayacak. Ancak o zaman hayal gücü kaslarımız çalışacak, çalıştıkça güçlenecek. İşte, içimizden bir hikâye anlatıcısı doğmaya başladı bile 🙂

Paylaşın:

Diğer Yazılar

Mesaj Yazın

Akademik Eğitimler

Berlin Sanat Üniversitesi

 Tiyatro Pedagojisi, Yüksek Lisans (M.A.)

İstanbul Üniversitesi

Veterinerlik Fakültesi, Lisans

İzmir Kız Lisesi

Lise Eğitimi

Sertifika Programları

Expressiv Arts Institute istanbul

Ruh Sağlığı, Eğitim ve Sosyal Değişim için Dışavurumcu Sanat Terapisi Programı

Varoluşçu Akademi

Temel Varoluşçu Analiz Eğitimi

Berlin Sanat Üniversitesi

Sanatsal Anlatım – Eğitimde ve Sanatta Hikâye Anlatıcılığı

Berlin Dock 11 Çağdaş Dans Okulu

Seneca Intensiv, Dans Pedagojisi Eğitimi

Berlin Tanztangente Çağdaş Dans Okulu

Hareket ve Okul, Dans Pedagojisi Eğitimi

İstanbul Oluşum Drama Enstitüsü

Yaratıcı Drama Liderlik Programı

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi

Tiyatro Kursu

Atölyeler ve Diğer Eğitimlerden Seçkiler

ORFF Enstitüsü

Farklı Atölye Çalışmaları; İstanbul

  • Hareket, Dans, Müzikle Oyun ve Hareket Tasarımı için çeşitli objelerin ve oyuncakların kullanımı
  • Doğaçlama Dans ve Grup Oyunları
  • Hareket, Dans ve Ritim
  • Beden Perküsyonu ve Cajón Hareket ve Doğaçlama Dans ve Hareket
    Tiyatrosu

ÇATDAL

Çağdaş Türk Dansları Araştırma Laboratuvarı; İstanbul

  • Dansçı

ÇATI

Çağdaş Dansçılar Derneği; istanbul

Düzenli olarak katıldığım çeşitli dans eğitimleri: Modern Dans, Bale, Çağdaş Dans, Butoh, Kontakt Doğaçlama v.s.

TİYATRO MANGA

Tiyatro Eğitimi

Yaratıcı Süreçlerde Direnç

Yaratmak, var olanlar arasında yeni ilişkiler kurmak demek ve bu becerimizi hayatımızın her alanında kullanmamız icap ediyor. Sanatsal üretim yaparken, bir proje tasarlarken, bilimsel bir araştırma yaparken, bir eğitim tasarlarken, bir hayal kurarken…

 

Yaratma istencinin olduğu her yerde ise direnç fenomeni kendini gösterebiliyor. Her sanatçının çok yakından tanıdığı bu fenomen, yaratıcı süreci kesintiye uğratan bir deneyime dönüşebiliyor.

 

Yaratıcı süreçlerde ihmal edilen, bastırılan, yok sayılan direnç fenomenine yüzümüzü dönersek ve onunla oyuncu bir yaklaşımla temas edersek ne olur? Bundan yaratıcı sürecimiz nasıl etkilenir? Kendi deneyimlerimden ve birikimlerimden yola çıkarak tasarladığım atölyede bu soruların peşi sıra gidiyoruz.

 

Atölye, yaratıcı süreçlerinde direnç yaşayan herkese açık. Çalışmada katılımcıların oyunbaz bir tavırla kendi dirençleriyle temas etmeleri için yaratıcı alanlar açıyorum. Bunu yaparken Dışavurumcu Sanat Terapi temelli çalışmalar yapıyoruz ve kadim hikâyeler rehberimiz oluyor.

Bu atölyede 4 kişi ile çalışıyorum. Grup çalışması 15 saat sürüyor. Ayrıca her bir katılımcı ile 1,5 saatlik bireysel danışmanlık seansı yapıyorum.

Şifa Veren Masallar

Bu atölyede Şifa Veren Masallar kitabımdaki masalları anlatıyorum. Masal anlatımını izleyen yaratıcılık çalışmaları sayesinde kitabın kadın kahramanının yürüdüğü şifa yolundan yürüyoruz. Masallar ve sanat üretimi kendimizle temasımızı arttırırken, kadim anlatıların derin şifası bizde vücut buluyor.

 

Atölyeler 3 saat sürüyor ve katılımcı kısıtlaması olmadan online olarak çalışıyorum.

İçe Dönüş Yolculukları

Bu atölye serisini yol arkadaşım Roza Erdem ile hayal ettik ve hayata geçiriyoruz. Amacımız bir masaldan yola çıkarak, katılımcıları masalın tuttuğu aynada içsel bir yolculuğa çıkarmak. Kolaylaştırıcısı olduğum atölyelerde önce bir masal anlatıyorum. Akabinde masaldan ilhamla Dışavurumcu Sanat Terapisi temelli çalışmaların ve farklı yöntemlerin yardımıyla yaratıcı bir süreç yaşıyoruz. Katılımcılar kadim masallar ve yaratıcı pratikler yardımıyla kendileriyle daha fazla temas ediyorlar ve farkındalık ile başlayan şifa kapıları aralanıyor.

 

Atölyeler 2,5 saat sürüyor ve katılımcı kısıtlaması olmadan online olarak çalışıyoruz.

Masalın İncileri

Bu eğitimi hikâye anlatıcılığı alanında deneyimi olan anlatıcılar için tasarladım. Anlatıcılar bu eğitimde parmak izlerini anlattıkları hikâyeye nakşetmeyi öğreniyorlar. Bu sırada yaptığımız disiplinler arası sanat çalışmalarıyla yaratıcılık kaslarını güçlendiriyorlar. Anlatıcılar eğitimin sonunda kendilerini anlatacakları masala daha fazla katmayı öğreniyor ve kendilerine has anlatı tarzına daha fazla yaklaşmış oluyorlar.

 

Eğitim 12 saat sürüyor ve 12 kişiden oluşan bir grupla online olarak çalışıyorum.

Bedenin Anlattığı Hikâyeler

Bu eğitimi hikâye anlatıcılığı alanında deneyimi olan anlatıcılar için tasarladım. Eğitimde; Dışavurumcu Sanatlar Terapi temelli çalışmalar, Tiyatro ve Dans Pedagojisi yöntemlerini kullanarak beden, ses ve mekân farkındalığı çalışmaları yapıyoruz. Anlatıcının bedeniyle güçlü bağlar kurmasına, anlatacağı hikâyeye bağlanmasına ve hikâyenin bedenini yeniden tasarlamasına yardımcı oluyorum.

 

Eğitim 24 saat sürüyor ve 24 kişiden oluşan bir grupla online olarak çalışıyorum.

Hikâye Anlatıcısının Saf Bakışı

Bu eğitimi; anlatma sanatına ilgi duyan, içindeki anlatıcıyı uyandırmak isteyen ve kadim anlatı geleneğine dahil olmak isteyen herkes için tasarladım. Ancak kendisiyle bağı güçlü olan anlatıcıların zamansız kadim anlatılara zamanın elbisesini giydirebileceklerine inanıyorum. Bu sebeple eğitimde anlatıcı adaylarına bir yandan şifahi anlatı sanatının tekniklerini öğretirken bir yandan da kendileriyle kurdukları bağı güçlendirecek yaratıcı ve sanatsal pratikler için alan açıyorum.

 

Bu eğitim 36 saat sürüyor ve 24 kişiden oluşan gruplarla hem online hem de yüz yüze olarak çalışıyorum.

Güçlü Kadınların Masalları

Masallarda mevcudiyet gösteren kadınlar genel kanının aksine çok güçlüdür. Kadınların, farklı suretlerde karşımıza çıkan güçlerini en güzel masallar anlatır. Bu anlatı serisinde güçlü kadın kahramanların masallarını yeniden yorumlayarak anlatıyorum.

İki Dünya Arasında Aşk Masalları

Dinleyicisi ile 2015 yılında buluşmaya başlamış, yetişkinler için hazırladığım bir anlatı programıdır. Bu anlatıda denizler ile karalar, gökyüzü ile yeryüzü, müzik ile masal buluşur. Her masalda karşımıza aşk çıkar. Balina ile ağacın, denizler prensesi ile cesur balıkçının, kral ile gökyüzü prensesinin aşkıdır anlatılan. İki dünya bazen buluşur; bir olur. Bazen kavuşamaz; ayrılık doğar. 

 

Anlatıcı ve müzisyen; buluşan, kavuşamayan, birbirine özlem duyan İKİ DÜNYA’nın arasında kalır. Anlatılan kimin hikâyesidir, bunu kim bilebilir? 

 

Hikâye Anlatıcısı: Nazlı Çevik Azazi 

Müzisyen: Faysal Macit 

Anlatıcı Koçu: Senem Donatan 

İllüstrasyon & Afiş Tasarımı: Hande Ünver

Yaşayan Anlatılar

Bu program anlatı ve atölye deneyiminin harmanlandığı hibrit bir yapıdır. 2023’te Sakıp Sabancı Müzesi’nin, MÜZEDE SAHNE etkinliği kapsamında, Agnes Denes’in “Yaşayan Piramit” eserinden ilhamla hazırladığım bir programdan sonra aynı konsepti farklı sanat eserleriyle uygulama isteğimden doğdu Yaşayan Anlatılar.

 

Yaşayan Anlatılar; heykel, resim, illüstrasyon, fotoğraf gibi sergilenen bir eserin varlığına ihtiyaç duyar. İlham aldığı sanat eserine göre değişip, dönüşür. Her bir eserin varlığında bambaşka bir performans atölye yaratılır. Programda görsel sanatlar, kadim anlatılar ve Dışavurumcu Sanat Terapisi yaklaşımı bir araya gelerek dinleyici, katılımcılar eşsiz bir deneyim yaşatır. Dinleyici katılımcılar hem sanat eseriyle derin bağ kurar hem oyun oynayıp, yaratıcı süreci deneyimler hem de kadim anlatıları dinlerler. Tüm bu bileşenlerin yardımıyla içsel bir yolculuğa çıkarlar.

 

Süre: min 2, max 3 saat. Birlikte çalıştığım kurumun veya sanatçının konseptine ve sanat eserine göre değişiyor.

 

Yaşayan Anlatılar için müzeler, sanat galerileri, görsel sanatların herhangi bir dalında eser üreten sanatçılarla iş birliği yapıyorum.

Şirince Uluslararası Masallar Festivali

2013 yılında İzmir’in Şirince köyünde düzenlediğimiz uluslararası masal anlatıcılığı festivalinin sanat yönetmenliğini yaptım

Masalİstanbul

Masalİstanbul, İstanbul Küçükçekmece Belediyesi ve Seiba Uluslararası Hikâye Anlatıcılığı Merkezi iş birliği ile gerçekleşen uluslararası bir masal anlatıcılığı festivalidir. 2020 yılında başladığımız festivali her yıl düzenleniyoruz ve dünyanın dört bir yanından masal anlatıcılarını bir araya getiriyoruz. 7’den 77’ye herkes için masalların anlatıldığı ve farklı etkinliklerin yapıldığı festivalin sanat yönetmenliğini yapıyorum.

Bana Bir Masal Anlat Anne

Meslektaşım Selma Scheele ile tasarlayıp, uyguladığımız bu projede; Berlin Brunnen mahallesinde, farklı kültürlerden gelen kadınlara masal anlatıcılığı eğimi verdik. Kadınlar eğitimin ardından hem Brunnen mahalle evinde hem de okullarda çocuklara masallar anlattılar.

Kulak ver Bana /
Leih mir dein Ohr

Türkiye, Almanya ve İsviçre’deki gençleri buluşturan çok dilli hikâye anlatıcılığı projesinin hayalperestleri arasında ben de vardım. Almanya ve İsviçre’den meslektaşlarımla birlikte hayal edip uygulamasını yaptığımız projemizi 2014 yılında hayata geçirdik. Projede bir araya gelen gençler bir masalı farklı dillerde ve birlikte anlatma pratikleri yaptılar. Daha sonra masallarını farklı mekanlarda dinleyicilerle buluşturdular.

 

Proje ortakları; Anlat Bana Kültür Sanat ve Eğitim Derneği – Türkiye / TOJ – İsviçre / OUTREACH – Almanya

Hayallerin Gücü Adına

Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) için içerik tasarımını yaptığım bu projenin eğitim uygulamasını SEİBA ekibi olarak yaptık. QNB Finansbank’ın desteği ile hayata geçen projeyi 2018-2020 yılları arasında gerçekleştirdik. Proje kapsamında; Türkiye’nin farklı illerinden gelen üniversiteli gençlere yedi gün boyunca hikâye anlatma sanatı ve anlatı pedagojisi alanında eğitimler verdik. Gençler sürecin sonunda bulundukları illerdeki okullara gidip çocuklarla çalıştılar. Bu çalışmada çocukların hayal gücü kaslarını geliştiren altı haftalık programı uyguladılar ve sonunda çocuklar kendi masallarını yazdılar. Projenin danışmanlığını da ben yürüttüm.